RÖPORTAJ: TÜLAY ESEN Sefer Çağlar ve Seyhan Özdemir 2003 yılında kurdukları ‘Autoban’ adlı tasarım ofisi ile 12 yılı aşkın süredir yurt içinde ve yurt dışında kafe ve restoran tasarımları, konut, otel, perakende mağazaları, ofis, sinema salonu, öğrenci yurtları ve mobilya tasarımları gibi pek çok alanda çalışmalar yapmaya devam ediyor. 2012 yılında Ulus Savoy Projesi’nin sosyal alanlarını yapan Autoban ekibi havacılığa olan ilgileriyle bu sektörde de önemli projelere imza attı. Atatürk Havalimanı CIP projesinden sonra son olarak “mikro mimari” yaklaşımı ile yaptıkları Bakü Haydar Aliyev Havaalanı iç mekan tasarımı ile 2014 yılı ‘Red Dot’ tasarım ödüllünün sahibi oldu. Yurt dışında yaptıkları işlerle kendinden söz ettiren başarılı ekip bu yıl, Londra’da dünya mutfağına kendine has yorumlar getiren ünlü restoran girişimcisi Alan Yau’ya ait iki restoranın tasarımını üstlendi. Sefer Çağlar, Seyhan Özdemir ve Efe Aydar ortaklığı ile ilerleyen 35 kişi...
Z aman, işledikçe mekânları törpüleyen, onlardan bir şeyler alan, tabiri caizse düşmanlık eden bir kavram. Özellikle kent kültüründe zamanla yaşanan değişimler, geçmiş ile kurduğumuz pek çok anlamlı ilişkiyi önce zayıflatıp, ardından törpülüyor. Sanat, zamanın bu yıpratıcılığını durdurabilen yegâne unsur. Bir tabloda, film ya da fotoğraf karesinde sonsuza kadar sabitlenip kalabiliyor geçmişin güzellikleri. Bunlardan biri de şüphesiz ‘İstanbullu’ olarak anılan James Robertson. Ölümünün üzerinden 150 yıla yakın bir zaman geçtiği halde, Robertson’un çektiği İstanbul kareleri hâlâ çok değerli ve büyüleyici. İlginç bir yaşam öyküsü olan Robertson, aslında fotoğrafçılığı meslekten ziyade ‘hobi’ olarak yapmış bir ‘zanaatkâr’…konu, fon ve kimi zaman kahraman olarak tercih edilen İstanbul olunca, geçmişin güzellikleri daha da değerli oluyor. Bu nedenle İstanbul’u fotoğraflamak tarih boyunca hep önemli olmuş ve İstanbul, tüm sanatçılar gibi fotoğrafçıların da hayallerini süsleyen rüya şehir...