Ana içeriğe atla

POLİSİYE'NİN DAHİ KUZGUN'U: EDGAR ALLEN POE




Edgar Allan Poe, Kuzgun’u yazdığında başta edebiyat çevreleri olmak üzere, herkesi şaşırtmıştı. Şiirin yayımlandığı New York Evening Mirror, telif olarak sadece 14 dolar ödemişti yokluk içinde ölüme doğru koşan bu sıra dışı adama.

Bir Amerikan edebiyatından bahsedeceksek, Poe, bu edebiyatın doku tipinin oluşmasında başrol oynayan isimlerden biriydi. Öyle ki Poe’nun eserleri polisiye edebiyat türünde kendisinden sonra gelen isimlere konu esnekliği, hayal gücünün yoğun kullanımı ve kurgu gibi birçok bakımdan örnek teşkil ediyordu. 40 yıla sığdırdığı kısacık ömründe, kişisel olarak suça eğilimli birisi değildi ama bu durum onun ‘Morque Sokağı Cinayeti’ adını taşıyan eseriyle modern polisiye öykünün kurucusu olmasına engel olmuyordu.,



Yazdıklarının aksine sıradan bir hayat öyküsü vardı dâhi yazarın. 1912 yılında henüz üç yaşındayken anne ve babasını kaybettikten sonra zengin bir tüccarın yanına evlatlık olarak verilmişti. Eğitime olan düşkünlüğü henüz nişanlanmış olduğu sevgilisini bir süreliğine yalnız bırakması için yeterli bir sebepti onun için. Yeni kurulmuş olan Virginia Üniversitesi’ne girebilmek için yaşadığı kasabadan ayrılarak eğitimine devam etti. Fakat burada masraflarını karşılayamıyor, üstelik üvey ailesinden beklediği yardımı göremiyordu. Kurtuluşu kumarda arayan yazarın durumu eskisinden de kötü bir hale geldi. Artık yazarın önünde eve geri dönmekten başka bir seçenek kalmamıştı; bu dönüş 1 yıllık emeğinin boşa çıkmasına neden olsa da… Edgar_Allan_Poe_by_juarezricci012511Döndüğünde ise onu kötü bir sürpriz bekliyordu: Nişanlısı Elmira Royster başkasıyla nişanlanmıştı. Hayatının ilk aşk acısını yaşayan Poe, her şeye rağmen yazmayı hiç bırakmamış, özellikle bu dönemde şiire yönelmişti.
Döndükten sonra yaşam masraflarını karşılayacak parayı kazanamayan Poe, 1827 yılında, son çare olarak Amerikan ordusuna er olarak yazıldı. Aynı yıl ilk kitabı ‘Tamerlane ve Şiirler’ 50 kopya ile basılıyor fakat neredeyse hiç ilgi göremiyordu. Poe, orduya verdiği iki yıllık hizmetten sonra buradan da ayrıldı. Kendisini yazmaya verdi. Öyle ki; o günün sosyo-ekonomik şartlarına neredeyse baş kaldırıp öngörülülüğün eşlik ettiği akılla vaktinin neredeyse tamamını yazmaya harcıyordu. 
Bu durum ileride onun hayatını sadece yazarak kazanan ilk Amerikalı yazar olmasını sağladı. white_artwork_writers_edgar_allan_poe_ravens_1680x1050_44044Bu süre zarfında New York, Baltimore, Richmond ve Philadephia’da yazılarını yayımlatmak ve ikinci kitabını bastırmak için fırsatlar aradı. 1831 ve 1835 yılları arasında Baltimore’da teyzesi Maria Clemm ile yaşayan Amerikalı yazar 13 yaşındaki kuzeni Virginia’ya âşık oldu. Evlendiklerinde aralarında 14 yaş fark vardı ama Virginia, Poe’nun sadece yaşamını değil yazılarını da değiştirmişti. Bu aşk, onun adeta edebî ilham kaynağı oldu.
Kuzeniyle evliliğinden sonra Richmond’a yerleşen Poe’nun ilk dergi deneyimi de başlıyordu. Dergide yazdığı eleştiri yazıları, farklı üslubu ve çağdaş bakış açısıyla dikkatleri üstüne çekiyordu. Poe artık farklı tarzıyla ün kazanmaya başlamıştı. Edgar Allan Poe o dönemde dergide kendi özgün çalışmalarını da yayımlatıyordu. Örneğin, ileride Herman Melville ve Jules Verne gibi yazarlara ilham olacak ‘The Narrative of Arthur Gordon Pym’ adlı ilk tamamlanmış romanından iki bölüm yayımlanmıştı. Ancak Poe’nun hırçın eleştiri yazıları ve kavgacı karakteri dergi yönetimiyle arasında gerginlik yaşanmasına neden oluyordu. Alkole olan düşkünlüğü de dergiyle ilişkilerinin zedelenmesinde önemli bir rol oynuyordu. Bu nedenle 1 yıl sonra dergiden istifa etti. Fakat yayın dünyasıyla ilişkilerini kesmedi. Burton’s Gentleman’s dergisi ve The Broadway adlı gazetede yazıları yayımlandı.
afiş
1939 yılında yazarın öykülerinden seçmelerle derlenen ‘Tales of the Grotesque and Arabesque’ kitabı piyasaya sürüldü. Kitap ilgi görmesine rağmen Poe Yayınevi’nden hiçbir şekilde telif alamıyordu. İki yıl sonra, 1941 yılında ‘Morque Sokağı Cinayeti’ adlı eseriyle dünyada görülmemiş bir edebî tür olan polisiye edebiyat türünü dünya edebiyatına armağan ediyordu.
la-et-the-followingBaşarılı yazar, 1943 yılında gizli kodları ve bir avcılık öyküsünü anlatan ‘The Gold Bug’ adlı eseriyle ilk ödülünü kazanıyordu. ‘Morque Sokağı Cinayeti’ adlı eserinden sonra onu büyük üne kavuşturan bir diğer eseri ‘Raven’ (Kuzgun) adını taşıyan 18 kıtalık şiiri oldu. Kendisine şöhreti getiren bu şiir, New York Evening Mirror adlı haftalık gazetede yayımlandı. Şiir o kadar beğenilmişti ki Edgar Allan Poe’nun takma adı o günden sonra ‘Kuzgun’ olmuştu. Bu şiirle Poe, şehrin konuşulan adamı haline geldi. Öyle ki Kuzgun, insanların korkulu rüyası olmaya başlamış, geceleri rüyalarında Kuzgun’un camlarından içeri girdiğini görür olmuşlardı. Sadece yetişkinler değil, Kuzgun’u çocuklar da biliyordu. Kendisini yolda gören çocuklar ellerini bir kuzgun gibi çırparak Poe’yu takip ediyordu. Başarılı yazar bu durumdan gayet memnundu fakat dönemin yayın politikalarından ötürü kazandığı başarıların ona maddî olarak hiçbir getirisi yoktu. Onu üne kavuşturan, neredeyse herkes tarafından bilinen bu şiiri yalnızca 14 dolar karşılığında yayımlatmıştı.
1947 yılında karısı Virginia’nın tüberküloza yakalanarak ölmesi onun için büyük bir yıkım oldu. Düşkünü olduğu alkol neredeyse en büyük meşgalesi olan yazmak kadar hayatını kaplıyordu artık. Ve nihayetinde, yazar, çok fazla içtiği bir gecenin sabahını Washington College Hastanesi’nde karşıladı. Hastanede, 40 yıllık kısacık ömrünü 4 gün boyunca verdiği mücadele ile kaybetti.
poooeEdgar Allan Poe, daha sonra, edebiyat çevreleri tarafından ‘Amerika’nın ilk ve en önemli kısa öykü yazarı’ olarak nitelendirildi. Fakat onun başarısını keşfettiklerinde Poe’nun 50 yıl önce öldüğünden haberdar bile değillerdi. Onun edebiyat anlayışının yaşadığı dönemin edebiyat anlayışının çok ilerisinde olması kendisini kabul ettirememesine neden olmuştu.  Edgar Allan Poe’nun başarısının sırrı Dostoyevski’nin şu sözlerinde aranabilir: “Poe’yu diğer yazarlardan ayırt eden özelliği, hayal gücünün olağanüstü genişliğidir.” Yine de bu özelliği yazarı tanımlamak için yeterli olmayabilir. Gerçekten de, yazarın eserlerine bakıldığında onun hayal gücünün genişliğinin yanı sıra güçlü muhakeme ve tahlil yeteneğine de sahip olduğu görülebilir. Başarılı yazar, kendi döneminde adını duyuramasa da kendisinden sonra gelen birçok yazara ilham kaynağı olmuştu. Öyle ki Sir Arthur Conan Doyle polisiye türünün önemli karakterlerinden Scherlock Holmes karakterini yazarken Poe’nun ‘Morque Sokağı Cinayeti’ adlı eserindeki Dupin karakterinden esinlenmişti.
Edgar Allan Poe’nun edebî dünyasının zenginliğinin sinemayı da etkilemeyi başardığı söylenebilir. Yazarın, ‘Şeytan’ın Kurbanları’ adlı öyküsü 1968 senesinde beyazperdeye uyarlandı. Yakın döneme bakacak olursak V for Vendetta filminin yönetmeni James McTeique, 2012 yılında Poe’nun meşhur şiiri Kuzgun’u sinemaya uyarladı.
Edgar Allan Poe, kısa yaşamında çok büyük çalkantılar yaşamadı, çok sarsıcı olaylarla karşılaşmadı, sıradan insanların yaşayacağı, sıradan bir hayat sürdü.  Fakat bu gerçek onun bugün dahi aşılamayan eserler vermesine engel olmadı. Bunun belki de tek bir izahı vardı: Hayal gücü!



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÖLÜMÜNÜN 14. YILINDA AHMET KAYA'NIN FEVKALE ONURLU VE HAZİN ÖYKÜSÜ - OLMASAYDI SONUMUZ BÖYLE !

HABER: TÜLAY ESEN “B ilimle anla beni felsefeyle anla, tarihle anla ve öyle yargıla.” demişti Ahmet Kaya 1988 yılında çıkarttığı ‘Başkaldırıyorum’ albümünde. Ve yıl 2014; Ahmet Kaya’nın tarihin unutulmaz kahramanlarının yattığı Pere Lachaise Mezarlığı’na gömülmesinin üstünden tam 14 yıl geçti. Günün konjonktürü onu tarihle anlamıştı artık. Ahmet Kaya’yı vatan haini ilan edenler, ona bir ödül gecesinde çatal-bıçak fırlatanlar, haberlerin üst başlığından kendisine küfür edenler bugün ondan özür diliyor, mezarına gidiyor ve başka bir dilden söylenecek bir şarkı ile ülkenin bölünmeyeceğini, aksine tüm halkların birbirine yaklaşacağını anlıyorlardı. Tarih 16 Kasım 2000… Sürgünde bir öfkeli adam. Aynı zamanda buruk ve kırgın… Öfkesinin keskinliği bu yüzden. Zamansız ve iç burkucu bir ölüm onunkisi. Hesapsız ve kitapsız bir gidiş. Ölümünden iki gün sonra kalabalıklar tabutunun başında yas tutuyor. Yer Paris Lachaise Mezarlığı, kızı Melisa ve eşi Gülten Kaya da orada. Gülten Kaya

YOLU AUTOBAN'DAN GEÇEN MİMARİ

RÖPORTAJ: TÜLAY ESEN Sefer Çağlar ve Seyhan Özdemir 2003 yılında kurdukları    ‘Autoban’ adlı tasarım ofisi ile 12 yılı aşkın süredir yurt içinde ve yurt dışında kafe ve restoran tasarımları, konut, otel, perakende mağazaları, ofis, sinema salonu, öğrenci yurtları ve mobilya tasarımları gibi pek çok alanda çalışmalar yapmaya devam ediyor. 2012 yılında Ulus Savoy Projesi’nin sosyal alanlarını yapan Autoban ekibi havacılığa olan ilgileriyle bu sektörde de önemli    projelere imza attı. Atatürk Havalimanı CIP projesinden sonra son olarak “mikro mimari” yaklaşımı ile yaptıkları Bakü Haydar Aliyev Havaalanı iç mekan tasarımı ile 2014 yılı ‘Red Dot’ tasarım ödüllünün sahibi oldu. Yurt dışında yaptıkları işlerle kendinden söz ettiren başarılı ekip bu yıl, Londra’da dünya mutfağına kendine has yorumlar getiren ünlü restoran girişimcisi Alan Yau’ya ait iki restoranın tasarımını üstlendi. Sefer Çağlar, Seyhan Özdemir ve Efe Aydar ortaklığı ile ilerleyen 35 kişilik Autoban ekibi s

USTALARIN GÖZDESİ: METE HOROZOĞLU

Hepimiz onu Nefes filminde ‘ uyursan ölürsün’ repliği ile ölümsüzleşen komutan karakteri ile tanıdık. Ardından, Öyle Bir Geçer Zaman Ki dizisinde oynadığı Soner karakteriyle bizden biriymiş gibi benimsedik. Mete Horozoğlu’nun oyunculuktaki başarısı sadece oynadığı rollerin keskin hatlara sahip olmasından kaynaklanmıyor. Oyuncu, aşağıdaki söyleşide detaylarını okuyacağınız gibi, oynadığı karakterleri içten dışa doğru bir yönelimle analiz ediyor, karakterin kriz anında nasıl davranabileceğini yorumluyor, üstüne giydiği karakteri gittiği her yere götürerek yol ayrımında nasıl kararlar verebileceğini düşünüyor ve objektif karşısına adeta, o karakter geçecekmiş gibi onu kendisine mal ediyor. Kayıp dizisinin ekranlara veda etmesiyle usta isimlerden gelen başrol tekliflerini değerlendiren başarılı oyuncuya hem başarısının sırrını hem de Türk dizi ve sinema sektörünü sorduk. RÖPORTAJ: TÜLAY ESEN "TAXİ DRIVER FİLMİNDE, DE NIRO'NUN, ÖYLE BİR TAKSİCİ ÖYLE BİR DÜNYAD