Ana içeriğe atla

REÇİNEYLE ALGI SINIRLARINI ZORLAYAN BRUCE RİLEY: ÖZGÜRLÜĞÜ ANLATIYORUM


RÖPORTAJ: TÜLAY ESEN
Bruce Riley, aşina olduğumuz resim anlayışının dışında farklı malzemeler ve farklı tekniklerle eserlerini oluşturan bir sanatçı. Eserleri, algı sınırlarını zorlayan bir yapıya sahip. 1960’larda dünyaya yayılarak sanat, edebiyat ve tasarım gibi alanları etkileyen ‘psikedelik’ akım bugün Bruce Riley’in eserlerinde yaşamaya devam ediyor. Chicago’da yaşayanRiley’in eserleri her yıl farklı galerilerde sanatseverlerle buluşuyor. Eserlerini reçine kullanarak yapan sanatçı, ilk bakışta ebru sanatına benzeyen teknikler kullanıyormuş gibi görünse de ortaya çıkardığı eserler bugüne kadar gördüklerimizden çok farklı.
Bize biraz aldığınız sanat eğitiminden bahseder misiniz?
Sanat eğitimine dair sahip olduğum bir belge ya da bir diplomam yok. Ancak teknik bilgi sahibi olmak için Cincinnati Üniversitesi’nin sanat akademisinde bir süre eğitim aldım. Eğitimime devletten aldığım burs ile devam ettim. Burs kesilince eğitimimi yarıda bıraktım ve paramı stüdyolarda harcamaya başladım.
‘Psikedelik sanat’ pek bilinmiyor aslında…
Şu anda Türkiye’de psikedelik sanat olmayabilir fakat 1960’larda Türkiye de bu sanat dalıyla ilgiliydi. Psikedelik sanat 1960’ların müzik kültürü ile gelişmeye başladı. Bu sanatı ilk olarak albüm kapaklarında ve konser afişlerinde görmeye başladım. Renkler, harika görüntüleri ile çok parlak olma eğilimindedirler. Psikedelik sanatta renkler ve desenler görüntüleme esnasında halusinojenler üzerinde uygun oldu. Ben resimlerimi anlatırken psikedelik diyorum çünkü görsel olarak psikedelik sanatla benzer özelliklere sahipler.
Sanatınızın ilk aşamaları ebru sanatı ile benzerlikler gösteriyor. Biliyor musunuz ebruyu?
Ebru sanatı ile ilgili çok fazla bir bilgiye sahip değilim. Kendim için oluşturduğum yakında yapılacaklar listemde ebru sanatında kullanılan boyalardan almak ve onunla çalışmak gibi bir madde var. Başkalarının çalışmalarını görmeden bu boyalarla kendi çalışma tarzımı keşfedeceğimden eminim. Benim çalışma şeklim ile ebru sanatı arasında teknik benzerlikler var. İki teknikte de pigmentleri sıvı üzerinde yüzdürüyoruz. Böylece görsel olarak aynı etki oluşuyor. Belki de ebru sanatı ileride benim çizimlerim olacak.


Reçine bilinçli bir tercih miydi?
Ben her zaman sanat yaptım. Yaptığım sanatın görsel içeriğinde yavaş gelişimler ve değişimler yaptım. Çalıştığım farklı organları bir çizgide ayırmak benim için çok zor. Reçineyi ilk olarak yaptığım yarım resimleri düzeltmek için kullanmaya başladım. Boya katmanlarında başlayan çatlamaları kapatmak için reçine kullanıyordum. Bir gün boyayı reçinenin üstüne döktüm ve fark ettim ki reçine resmin altında muhteşem temiz bir zemin oluşturuyor. Yani aslında reçine kullanışım bir kazayla başladı diyebilirim.
Kompozisyonlarınızda gerçeküstü bir anlatım görüyoruz. Biraz da aktarmak istediğiniz duygulardan bahsetsek…
Benim yorumlarımın genellikle dikkatle ilgili olduğunu söyleyebilirim. Farkındalık, duyguların ve düşüncelerin etkisinde kalmadan dikkatli olmanın bir bölümüdür. İşte benim stüdyomda yaptığım şey tam da bu. Teknik kaygılar ile düşüncelerimi işgal ediyorum. Yani beynim her zaman meşgul kalıyor. Bir yarım teknikle meşgulken, diğer yarımı düşünce sürecimi gözlemlemem için özgür bırakıyorum. Bu, gerçekten benim yaptığım sanatın özgürlüğünü gösterir. Dolayısıyla özgürlüğü anlatmak istiyorum.
Tuval üzerine çalışan ressamların eserlerinin bitmesi uzun zaman alabiliyor. Reçine ile çalışan bir ressam olarak eserlerinizin tamamlanması ortalama ne kadar sürüyor?
İlk önce çok sayıda resim üzerine çalışıyorum. Yapılması devam eden eserlerde ve bitenler arasında her zaman birbirine benzer resimler oluyor. Bu resimler aynı fikirleri yanına alarak tamamlanıyor. Bazen bir eser yıllarca bekleyip, ardından ufak dokunuşlar yaptıktan sonra da sergilenebiliyor. Yaptığım büyük resimler bir- bir buçuk ayda bitiyor.
Bir eserinizin yapım sürecinden bahseder misiniz?
Genelde ilk olarak kullandığım paneli su bazlı boya ile boyuyorum. Bu boya tabakası ‘lean to fat tecnique’ dediğimiz tekniği alıyor. Bu tekniğin özelliği tabakanın esnek halden sert hale dönüşmesini sağlar ve çatlamayı önler. Boya tabakası kuruduğunda reçine yoğun bir tabaka halini alır. Reçine tabakası üzerine farklı bir boya tabakası yapıyorum, sonra yine reçine, sonra boya… Resim bitene kadar bu şekilde devam ediyorum. Sonunda reçine kendiliğinden dökülerek resimden ayrılıyor.



Çalışmalarınızdaki temel motivasyonunuz nedir?
Yaptığım sanatın motivasyonunu nereden alıyorum bilmiyorum ama muhtemelen çok fazla şey var. Sanatımı yapmaya götüren sorular arama ihtiyacı duyuyorum. Yalnızlık, gelişmekte olan vizyonumun önemli bir parçasını oluşturuyor. Resim yapma sürecine tutkuyla bağlıyım. En büyük motivasyonum bu diyebilirim.
Yapım sürecinde ilham aldığınız bir sanat dalı var mı?
Stüdyoda olmak ve burada hareket halinde olmak benim en büyük ilham kaynağım. Eskiden her şeyden ilham aldığımı söylerdim fakat sonra bunu söylemeyi bıraktım çünkü bunun ne anlama geldiğini anlatabilme kabiliyetine sahip değildim. Ama artık böyle söylemeyi seviyorum. Bu, genişleyen bilinç alanıyla ile birlikte bilgi için kendimi kısıtlamadığım anlamına geliyor.
Sizin için bir eser ne zaman tamamlanmış olur?
Sergilerin programına göre eserlerimi yaptığımda yapım sürecine göre takvimimi belirliyorum. Bunun dışında eserlerin keyfe bağlı olarak bitmesini seviyorum. Çalıştığım zaman kurulu bir akışım vardır. Bu, sonsuza kadar da sürebilir.


Bruce Riley
Tanıdığımız ve bildiğimiz resim anlayışının dışında farklı malzemeler ve farklı tekniklerle eserlerini oluşturan bir sanatçı. 1960’larda dünyaya yayılarak sanat, edebiyat ve tasarım gibi alanları etkileyen psikedelik akım bugün Bruce Riley’in eserlerinde yaşamaya devam ediyor. Riley, Cincinnati Üniversitesi’nde aldığı üniversite eğitimini maddî yetersizlikler nedeniyle yarıda bırakarak atölye çalışmalarına yöneldi. Resim sanatına profesyonel olarak 1984 yılında başlayan sanatçının eserleri bugüne kadar 13 kişisel sergi ve 27 karma sergide sergilendi. Sanata, simya anlayışı ile yönelen başarılı ressam, eserlerinde deneysel teknikler uyguluyor. Eserlerini reçine kullanarak yapan sanatçı ilk bakışta ebru sanatına benzeyen teknikler kullanıyormuş gibi görünse de ortaya çıkardığı eserler bugüne kadar gördüklerimizden çok farklı. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÖLÜMÜNÜN 14. YILINDA AHMET KAYA'NIN FEVKALE ONURLU VE HAZİN ÖYKÜSÜ - OLMASAYDI SONUMUZ BÖYLE !

HABER: TÜLAY ESEN “B ilimle anla beni felsefeyle anla, tarihle anla ve öyle yargıla.” demişti Ahmet Kaya 1988 yılında çıkarttığı ‘Başkaldırıyorum’ albümünde. Ve yıl 2014; Ahmet Kaya’nın tarihin unutulmaz kahramanlarının yattığı Pere Lachaise Mezarlığı’na gömülmesinin üstünden tam 14 yıl geçti. Günün konjonktürü onu tarihle anlamıştı artık. Ahmet Kaya’yı vatan haini ilan edenler, ona bir ödül gecesinde çatal-bıçak fırlatanlar, haberlerin üst başlığından kendisine küfür edenler bugün ondan özür diliyor, mezarına gidiyor ve başka bir dilden söylenecek bir şarkı ile ülkenin bölünmeyeceğini, aksine tüm halkların birbirine yaklaşacağını anlıyorlardı. Tarih 16 Kasım 2000… Sürgünde bir öfkeli adam. Aynı zamanda buruk ve kırgın… Öfkesinin keskinliği bu yüzden. Zamansız ve iç burkucu bir ölüm onunkisi. Hesapsız ve kitapsız bir gidiş. Ölümünden iki gün sonra kalabalıklar tabutunun başında yas tutuyor. Yer Paris Lachaise Mezarlığı, kızı Melisa ve eşi Gülten Kaya da orada. Gülten Kaya

YOLU AUTOBAN'DAN GEÇEN MİMARİ

RÖPORTAJ: TÜLAY ESEN Sefer Çağlar ve Seyhan Özdemir 2003 yılında kurdukları    ‘Autoban’ adlı tasarım ofisi ile 12 yılı aşkın süredir yurt içinde ve yurt dışında kafe ve restoran tasarımları, konut, otel, perakende mağazaları, ofis, sinema salonu, öğrenci yurtları ve mobilya tasarımları gibi pek çok alanda çalışmalar yapmaya devam ediyor. 2012 yılında Ulus Savoy Projesi’nin sosyal alanlarını yapan Autoban ekibi havacılığa olan ilgileriyle bu sektörde de önemli    projelere imza attı. Atatürk Havalimanı CIP projesinden sonra son olarak “mikro mimari” yaklaşımı ile yaptıkları Bakü Haydar Aliyev Havaalanı iç mekan tasarımı ile 2014 yılı ‘Red Dot’ tasarım ödüllünün sahibi oldu. Yurt dışında yaptıkları işlerle kendinden söz ettiren başarılı ekip bu yıl, Londra’da dünya mutfağına kendine has yorumlar getiren ünlü restoran girişimcisi Alan Yau’ya ait iki restoranın tasarımını üstlendi. Sefer Çağlar, Seyhan Özdemir ve Efe Aydar ortaklığı ile ilerleyen 35 kişilik Autoban ekibi s

USTALARIN GÖZDESİ: METE HOROZOĞLU

Hepimiz onu Nefes filminde ‘ uyursan ölürsün’ repliği ile ölümsüzleşen komutan karakteri ile tanıdık. Ardından, Öyle Bir Geçer Zaman Ki dizisinde oynadığı Soner karakteriyle bizden biriymiş gibi benimsedik. Mete Horozoğlu’nun oyunculuktaki başarısı sadece oynadığı rollerin keskin hatlara sahip olmasından kaynaklanmıyor. Oyuncu, aşağıdaki söyleşide detaylarını okuyacağınız gibi, oynadığı karakterleri içten dışa doğru bir yönelimle analiz ediyor, karakterin kriz anında nasıl davranabileceğini yorumluyor, üstüne giydiği karakteri gittiği her yere götürerek yol ayrımında nasıl kararlar verebileceğini düşünüyor ve objektif karşısına adeta, o karakter geçecekmiş gibi onu kendisine mal ediyor. Kayıp dizisinin ekranlara veda etmesiyle usta isimlerden gelen başrol tekliflerini değerlendiren başarılı oyuncuya hem başarısının sırrını hem de Türk dizi ve sinema sektörünü sorduk. RÖPORTAJ: TÜLAY ESEN "TAXİ DRIVER FİLMİNDE, DE NIRO'NUN, ÖYLE BİR TAKSİCİ ÖYLE BİR DÜNYAD