Ana içeriğe atla

YOUSUF KARSH'IN ARŞİVLİK PORTRELERİ


“BİR FOTOĞRAFÇI OLARAK HER KADIN VE ERKEĞİN SAKLANMIŞ SIRRINI ORTAYA ÇIKARABİLMEK BENİM VAZİFEM." DİYEN YOUSUF KARSH'IN AMERİKAN PORTLERİ ADLI SERGİSİ 2 MAYIS'TA NATIONAL PORTRAIT GALERİ'DE AÇILDI.

HABER: TÜLAY ESEN

Ermeni asıllı Kanadalı fotoğrafçı Yousuf Karsh, 1926 yılından 2002 yılına ölümüne kadar süren fotoğrafçılık kariyeri boyunca eserlerini adeta sanatta tesadüflere yer yoktur ilkesiyle ortaya koymuş. Karsh’ın fotoğraf merakı 18 yaşında amcasının kendisine aldığı fotoğraf makinesi ile başlamış. İlerleyen yıllarda Boston’da amcasının arkadaşı John H. Garo’nun yanında usta-çırak ilişkisi içerisinde aldığı eğitim onu üç yıl sonra Ottowa’da kendi stüdyosunu açabilecek profesyonellik düzeyine ulaştırmış.
Stüdyosunu açtığı ilk yıllarda Kanada Küçük Tiyatro’daki fotoğraf çalışmaları Karsh’ın kariyerinde iki farklı deneyimi yaşamasına vesile olmuş. O güne kadar biraz da oluşturduğu kompozisyonlar gereğince gün ışığında çalışan Karsh, ilk defa bir tiyatro sahnesini kullanması haricinde yönetmenin belirlediği ışığa göre çalışarak ışık tekniğini ilerletmiş. Küçük Tiyatro’da amatör olarak oyunculuk yapan dönemin Kanadalı genel valisinin oğluyla dostluğu portföyüne koyacağı ilk tanınmış simayı fotoğraflamasını sağlamış. Yousuf Karsh imzalı Kanadalı genel vali Lord Bessborough’ın portre fotoğrafı Illustrated London News başta olmak üzere Kanada’nın birçok gazetesinde yayımlanmış. 1936 yılında Franklin D. Rooselevlt’in Kanada’yı resmi ziyarete gelişi üzerine Yousuf Karsh’in bu ziyareti fotoğraflaması için davet gönderilmiş. Bu davet kendisine ilk foto muhabirlik deneyimini kazandırmasının yanı sıra dönemin Kanadalı başbakanı Mackenzie King ile tanışması ve 1941 yılında kariyerinde büyük bir sıçrama yaşamasını sağlayan Winston Churchill’i fotoğraflaması için mükemmel bir kapı açmış.

II. Dünya Savaşı devam ederken 1941 yılında Ottawa’ya gelerek parlamentoda konuşma yapan Churchill planlamadığı bir şekilde Yousuf Karsh’in vizörüne yakalanmış. Fotoğraf hakkında birçok kaynakta da belirtildiği üzere Churchill’i elindeki purosuyla onu fotoğraflamak istemeyen Karsh, dönemin İngiliz başbakanının elinden özür dileyerek ani bir hareketle purosunu almış ve o anda vizörden denklanşöre yaptığı kısa yolculuk onu kariyerinin en önemli noktasına çıkartmış. O fotoğraf karesine yansıyan Churchill’in muhalif bakışı ve duruşu fotoğrafın sanatsal yönünün dışında kompozisyon olarak da önemli bir anlatıma sahip. Fotoğraf, Karsh’in sanatını ve Churchill’in o tek bir karede temsil ettiği İngiliz halkının kararlılığını ve iradesini yansıtıyor.

KARSH ASLINDA 21. YÜZYIL'DA BİLE NEREDEYSE HEPİMİZİN ONUN İMZASINI TAŞIDIĞINI BİLMEDEN FOTOĞRAFLARINI GÖRDÜĞÜMÜZ BİR SANATÇI.



Churchill fotoğrafının ardından ünü dünyaya yayılan Yousuf Karsh 1943 yılında çekilen bir filmin set fotoğraflarını çekmek için İngiltere’ye gitmiş. Karsh tesadüfler zinciriyle bu kez de İngiliz Kraliyet Ailesi’ni ve ardından dünyaca ünlü birçok ismi fotoğraflama şansı elde etmiş. 1962 yılında tıp yazarı ve tarihçi Estrellita Nachbar ile evlenmesi sonrası, eşi ile Rusya, İskandinavya, Fillandiya ve Mısır’a yaptıkları geziler ona dünyanın birçok önemli bölgesinde, ünlü isimlerle çalışmalarını sürdürme şansını vermiş. Ünlü fotoğrafçı kariyeri boyunca Einstein’dan Audrey Hepburn’e, Andy Warhol’dan Christian Dior’a, Hemingway’den Picasso’ya kadar 15,312 kişiyi fotoğraflamış.





Karsh çekimlerini asistan yardımı dahi almadan modeliyle bire bir vakit geçirerek yapıyormuş. Çekimleri en fazla 2, 2.5 saat süren ünlü fotoğrafçının herkes tarafından bir çok şeyi bilinen ünlülerin kendilerinin bile fark etmediği yönlerini ortaya çıkartmaya çalıştığını söyleyebiliriz. Fotoğraf çekimini ikili bir paylaşım içerisinde sürdürerek, bir çalışmasında en fazla 15 adet fotoğraf çekmesi bunu destekliyor. Herkes tarafından tanınan ve hayatları göz önünde olan ünlüleri bu felsefeyle çekebilmesi Yousuf Karsh’in diğer fotoğrafçılardan ayrı bir yer edinmesini sağlamış. Bu nedenle Karsh dönemin en ünlü isimleriyle birlikte çalışma şansına sahip olmuş. Bu yönüyle Karsh aslında 21. Yüzyıl’da bile neredeyse hepimizin onun imzasını taşıdığını bilmeden fotoğraflarını gördüğümüz bir sanatçı.




“Fotoğrafçı olarak her kadın ve erkeğin saklanmış sırrını ortaya çıkarabilmek benim vazifem” diyen Yousuf Karsh’ın “Amerikan Portreleri” adlı sergisi 2 Mayıs’ta eşi Estrellita Karsh’ın katılımlarıyla National Portrait Galeri’de açıldı. Sergide, iş, sanat, tıp, siyaset ve eğlence alanında seçkin bir yere sahip olan Amerikalıların ikonik fotoğrafları yer alıyor. Hepsi orijinal olan fotoğraflar Karsh’in eşi tarafından galeriye hediye edilmiş. Sergideki 27 fotoğraf arasında Martha Graham, Helen Keller, Jackie Kennedy, Andy Warhol, Ellie Wiesel, Muhammed Ali, First Lady Elenor Roosevelt’in portreleri özellikle dikkat çekiyor.  Sergide müzenin önceden topladığı ve Karsh’i büyük üne kavuşturan Winston Churchill portresinin yanı sıra ünlü çizgi film kahramanı Snoopy’nin yaratıcısının renkli portresi de yer alıyor. Müze, siyah-beyaz portre çalışmalarıyla bilinen fotoğrafçının renkli birçok fotoğrafını da sergileyerek Karsh’in tek yönlü çalışmadığını vurguluyor.

20. Yüzyıl’a Yousuf Karsh’in vizöründen bakmak isteyenler 2 Kasım’a kadar Washington’da bulunan National Portrait Galeri’yi ziyaret edebilirler.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÖLÜMÜNÜN 14. YILINDA AHMET KAYA'NIN FEVKALE ONURLU VE HAZİN ÖYKÜSÜ - OLMASAYDI SONUMUZ BÖYLE !

HABER: TÜLAY ESEN “B ilimle anla beni felsefeyle anla, tarihle anla ve öyle yargıla.” demişti Ahmet Kaya 1988 yılında çıkarttığı ‘Başkaldırıyorum’ albümünde. Ve yıl 2014; Ahmet Kaya’nın tarihin unutulmaz kahramanlarının yattığı Pere Lachaise Mezarlığı’na gömülmesinin üstünden tam 14 yıl geçti. Günün konjonktürü onu tarihle anlamıştı artık. Ahmet Kaya’yı vatan haini ilan edenler, ona bir ödül gecesinde çatal-bıçak fırlatanlar, haberlerin üst başlığından kendisine küfür edenler bugün ondan özür diliyor, mezarına gidiyor ve başka bir dilden söylenecek bir şarkı ile ülkenin bölünmeyeceğini, aksine tüm halkların birbirine yaklaşacağını anlıyorlardı. Tarih 16 Kasım 2000… Sürgünde bir öfkeli adam. Aynı zamanda buruk ve kırgın… Öfkesinin keskinliği bu yüzden. Zamansız ve iç burkucu bir ölüm onunkisi. Hesapsız ve kitapsız bir gidiş. Ölümünden iki gün sonra kalabalıklar tabutunun başında yas tutuyor. Yer Paris Lachaise Mezarlığı, kızı Melisa ve eşi Gülten Kaya da orada. Gülten Kaya

YOLU AUTOBAN'DAN GEÇEN MİMARİ

RÖPORTAJ: TÜLAY ESEN Sefer Çağlar ve Seyhan Özdemir 2003 yılında kurdukları    ‘Autoban’ adlı tasarım ofisi ile 12 yılı aşkın süredir yurt içinde ve yurt dışında kafe ve restoran tasarımları, konut, otel, perakende mağazaları, ofis, sinema salonu, öğrenci yurtları ve mobilya tasarımları gibi pek çok alanda çalışmalar yapmaya devam ediyor. 2012 yılında Ulus Savoy Projesi’nin sosyal alanlarını yapan Autoban ekibi havacılığa olan ilgileriyle bu sektörde de önemli    projelere imza attı. Atatürk Havalimanı CIP projesinden sonra son olarak “mikro mimari” yaklaşımı ile yaptıkları Bakü Haydar Aliyev Havaalanı iç mekan tasarımı ile 2014 yılı ‘Red Dot’ tasarım ödüllünün sahibi oldu. Yurt dışında yaptıkları işlerle kendinden söz ettiren başarılı ekip bu yıl, Londra’da dünya mutfağına kendine has yorumlar getiren ünlü restoran girişimcisi Alan Yau’ya ait iki restoranın tasarımını üstlendi. Sefer Çağlar, Seyhan Özdemir ve Efe Aydar ortaklığı ile ilerleyen 35 kişilik Autoban ekibi s

EVANTHIA REBOUTSIKA: MÜZİKLE ÖZGÜRLEŞİYORUM

RÖPORTAJ: TÜLAY ESEN B azı insanların sanat yaşamı henüz kendileri doğmadan çiziliyor sanki. Sanatla içli-dışlı bir ailenin çocuğuysanız, sanatçı olmak kaderiniz oluyor ve belki en fazla hangi dalında devam edeceğinize dair tercihlerde siz müdahil olabiliyorsunuz. Serin bir kasım sabahı Yunanistan’ın cennet misali yarım adalarından Mora’nın Achaea şehrinde dünyaya gözlerini açan Evanthia Reboutsika, böylesi sanatçılardan. Çocukluk yıllarını erkek kardeşi Ploutarchos, kız kardeşleri Maria ve Ioanna ile beraber Yunanistan’ın 3. büyük şehri Patras’ta geçiren Reboutsika, doğuştan kaderi tayin edilen sanatçılardandır. Zira babası geçimlerini şehirdeki küçük sinema salonu olan Rex ile sağlıyordur ve annesi aynı salonda gişe memuresi ya da yer gösterici olarak eşine yardım ediyordur. Küçük Evanthia, her ne kadar daha konuşmayı dahi öğrenmeden filmlerle içli dışlı olduğu için aktrist olmak istese de, izlediği filmlerin müzikleri onu daha çok etkilemiştir. Ve müziğe büyük bir yatkınlığ