Ana içeriğe atla

VASATA RAZI BİR TAKIM BERABERLİĞİ ZAFER SANARMIŞ






Dünya derbiler sıralamasında her zaman yerini koruyan Galatasaray - Fenerbahçe maçı haftalar öncesinden taraftar tarafından beklenmekteydi. Galatasaray lig başladığından beri pek de parlak değildi. Sekiz maçın yalnızca 4'ünü alabildi. Fenerbahçe'li çoğu taraftar ise hem sarı kırmızılı takımın önceki maçlarda performansının düşük olmasından hem de maçın kendi stadlarında oynanmasından dolayı Galasaray'ı Şükrü Saraçoğlu'na gömeceklerini düşünüyordu. Medya'da gördüğümüz analizler de böyleydi. En iyi sonucun beraberlik olduğunu düşünenlerde yok değildi.

Gala - Süt
Galata - Süt dağıtılan yer.

Aristokratların takımı Galatasaray Şükrü Saraçoğlu'nda ne süt verdi ne de süt içti. Kuşkusuz burjuva Fenerbahçe'den daha iyi oynadı, kuşkusuz bir düzelme vardı. Hagi orta sahayı sağlam ve kalabalık tutup Fenerbahçe'ye gol attırmadı ama kendisi de atamadı. 90 dakika boyunca topun peşinden koşan 22 futbolcuyu izleyen taraftar da avcunu yaladı. Hem de hiç hak etmediği halde.

Galatasaray'ın sevinmesini gerektirecek bir durum göremiyorum ortada tabi eğer pollyannacılık oynamıyorlarsa. Tam 3 bin 956 gün sonra Şükrü Saraçoğlu'dan gol atmadan puanla ayrıldığı için sevinmesi ancak VASATA RAZI OLMASI ile açıklanabilir. Vasata razı olan bir takım da şampiyonluğun hayalini daha kurumaz.

Bu maçta hakeme 0 puan veriyorum.
Maçın adamı Volkan'a ise 10.

Üzülüyorum da en çok taraftara üzülüyorum. Mecidiyeköy'den toplanıp gelen sarı kırmızılı taraftar çok heyecanlıydı. Bir arkadaşım yanımdan kalkıp Mecidiköy'e giderken totem yapıyordu. Kazanamayacaklarını düşünüp aslında kazanacaklarını umut ediyordu. Maç saati yaklaşırken bende ne Galatasaray'lı ne de Fenerbahçe'li olduğum halde o ruhu yaşamak istedim. İlk önce Fener'in kalesine gittim. Bağdat Caddesi'ne. Taraftarın kendine güveni vardı. Emindi takımından. Meydan okuyan Galatasaray'lılar da gözden kaçmıyordu. Formalarını giyip gelmişlerdi. Küçük çocukların ellerinde balonlar ve formalarla bebek arabalarında geziyorlardı.

Maç başlamadan on dakika önce Şükrü Saraçoğlu Stadı'na vardım. Fenerbahçeli taraftarın stada girdiği kapının önündeydim. Ortalık bayram yeri gibiydi tahmin edersiniz. Davullar, zurnalar, oynayanlar, bağıranlar çağıranlar. Hem Galatasaray hem de Fenerbahçe taraftarı bu sonucu hak etmedi. Takım vasata razı olunca taraftar ne yapsın? Galatasaray'lılar beraberlikten pay çıkarıp bunu zafere dönüştürdü ve bunu yıllarca Fenerbahçe taraftarının yüzüne vurup duracak. Fenerbahçeli'ler istediği kadar savunma yapsın ne fayda? Cahile laf anlatamazsın. Kendi sahasında yenilmeyi taraftarına yaşatanlar utansın.

İşin özü bu maçta bir mesaj yoktu. Biz daha iyiyiz oyununu tam olarak göremedik.






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÖLÜMÜNÜN 14. YILINDA AHMET KAYA'NIN FEVKALE ONURLU VE HAZİN ÖYKÜSÜ - OLMASAYDI SONUMUZ BÖYLE !

HABER: TÜLAY ESEN “B ilimle anla beni felsefeyle anla, tarihle anla ve öyle yargıla.” demişti Ahmet Kaya 1988 yılında çıkarttığı ‘Başkaldırıyorum’ albümünde. Ve yıl 2014; Ahmet Kaya’nın tarihin unutulmaz kahramanlarının yattığı Pere Lachaise Mezarlığı’na gömülmesinin üstünden tam 14 yıl geçti. Günün konjonktürü onu tarihle anlamıştı artık. Ahmet Kaya’yı vatan haini ilan edenler, ona bir ödül gecesinde çatal-bıçak fırlatanlar, haberlerin üst başlığından kendisine küfür edenler bugün ondan özür diliyor, mezarına gidiyor ve başka bir dilden söylenecek bir şarkı ile ülkenin bölünmeyeceğini, aksine tüm halkların birbirine yaklaşacağını anlıyorlardı. Tarih 16 Kasım 2000… Sürgünde bir öfkeli adam. Aynı zamanda buruk ve kırgın… Öfkesinin keskinliği bu yüzden. Zamansız ve iç burkucu bir ölüm onunkisi. Hesapsız ve kitapsız bir gidiş. Ölümünden iki gün sonra kalabalıklar tabutunun başında yas tutuyor. Yer Paris Lachaise Mezarlığı, kızı Melisa ve eşi Gülten Kaya da orada. Gülten Kaya

YOLU AUTOBAN'DAN GEÇEN MİMARİ

RÖPORTAJ: TÜLAY ESEN Sefer Çağlar ve Seyhan Özdemir 2003 yılında kurdukları    ‘Autoban’ adlı tasarım ofisi ile 12 yılı aşkın süredir yurt içinde ve yurt dışında kafe ve restoran tasarımları, konut, otel, perakende mağazaları, ofis, sinema salonu, öğrenci yurtları ve mobilya tasarımları gibi pek çok alanda çalışmalar yapmaya devam ediyor. 2012 yılında Ulus Savoy Projesi’nin sosyal alanlarını yapan Autoban ekibi havacılığa olan ilgileriyle bu sektörde de önemli    projelere imza attı. Atatürk Havalimanı CIP projesinden sonra son olarak “mikro mimari” yaklaşımı ile yaptıkları Bakü Haydar Aliyev Havaalanı iç mekan tasarımı ile 2014 yılı ‘Red Dot’ tasarım ödüllünün sahibi oldu. Yurt dışında yaptıkları işlerle kendinden söz ettiren başarılı ekip bu yıl, Londra’da dünya mutfağına kendine has yorumlar getiren ünlü restoran girişimcisi Alan Yau’ya ait iki restoranın tasarımını üstlendi. Sefer Çağlar, Seyhan Özdemir ve Efe Aydar ortaklığı ile ilerleyen 35 kişilik Autoban ekibi s

EVANTHIA REBOUTSIKA: MÜZİKLE ÖZGÜRLEŞİYORUM

RÖPORTAJ: TÜLAY ESEN B azı insanların sanat yaşamı henüz kendileri doğmadan çiziliyor sanki. Sanatla içli-dışlı bir ailenin çocuğuysanız, sanatçı olmak kaderiniz oluyor ve belki en fazla hangi dalında devam edeceğinize dair tercihlerde siz müdahil olabiliyorsunuz. Serin bir kasım sabahı Yunanistan’ın cennet misali yarım adalarından Mora’nın Achaea şehrinde dünyaya gözlerini açan Evanthia Reboutsika, böylesi sanatçılardan. Çocukluk yıllarını erkek kardeşi Ploutarchos, kız kardeşleri Maria ve Ioanna ile beraber Yunanistan’ın 3. büyük şehri Patras’ta geçiren Reboutsika, doğuştan kaderi tayin edilen sanatçılardandır. Zira babası geçimlerini şehirdeki küçük sinema salonu olan Rex ile sağlıyordur ve annesi aynı salonda gişe memuresi ya da yer gösterici olarak eşine yardım ediyordur. Küçük Evanthia, her ne kadar daha konuşmayı dahi öğrenmeden filmlerle içli dışlı olduğu için aktrist olmak istese de, izlediği filmlerin müzikleri onu daha çok etkilemiştir. Ve müziğe büyük bir yatkınlığ