Hepimizin renklerine gönül verdiği, yenilgilerinde üzülüp bazense sinirlendiği, başarılarında coştuğu bir takım var.
Siyah – Beyaz
Sarı – Lacivert
Sarı – Kırmızı
Bordo – Mavi
Yeşil – Siyah
Hiç fark etmez.
Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray, Trabzonspor, Kocaelispor. Hiç fark etmez. Çoğumuz bu kadar takım arasında taraftarı olduğumuz takımı neden tuttuğumuzu bilmeyiz bile. Ama seviyoruzdur bir kere. Gerekçe aramayız sevdiğimiz şeylere.
Birde işin başka taraflarla yaşayabilme kısmı var tabii. Galatasaray , Fenerbahçe ve Beşiktaş’a düşmanken Beşiktaş’ın Fenerbahçe ile derbi maçı olduğunda Galatasaraylılar Çarşı’lılara şöyle der “Şunları bu akşam sahada bir güzel benzetin, size güveniyoruz.” Hepimiz bunu yaşamışızdır. Düşmanımın düşmanı benim dostumdur politikası, görüldüğü üzere futbolda da vardır.
Tabii bunlar yumuşak örnekler aslında. İşin bir de çok enteresan boyutları da var.
Burak adında fanatik Galatasaray’lı bir kuzenim var. Ortaokulda amcamdan gizli Galatasaray’ın şehir dışında bir maçına gitmiş ve -şansın bu kadarı- Burak’ın kameramanın kadrajına girmesiyle amcam onu televizyondan görmüştü. Sonrasını tahmin edersiniz zaten. Anlayacağınız küçüklükten beri fanatikti. Bundan yaklaşık iki sene önce Burak’ın odasında 34 FNR …’lı bir plaka gördüm.
“Bunu nerden buldun” dedim.
“Birinin arabasından söktük.” Dedi.
“Eşkıya mısınız kardeşim siz? Neden böyle bir şey yaptın deyince de şu yanıtı verdi:
“Samiyenin önünde bu plakayla artistlik yapmasaydı. Sakın polise falan ihbar etme he.”
Hatırladığım bir başka olayda Bağdat Caddesi’nde gelişmişti. “Cadde Fener’in kalesidir.” Bunu özellikle de Anadolu Yakası’nda yaşayıp da bilmeyen yoktur herhalde. Bundan bir sene önce Galatasaray – Fenerbahçe derbisinin hemen akabinde Divan Restoranın tam karşı sokağında bir olay yaşandı. Fenerbahçe taraftarları adeta burunlarından soluyorlardı. Adamlar bir yandan içiyor bir yandan da maça, hakeme, Galatasaray’a küfür ediyor. Tam o sırada Divan’ın karşı sokağındaki ışıklarda Mercedes CLK’nın içinde iki tane güzel Galatasaray’lı kız belirdi. Kızların üstünde forma ellerinde bayraklar, arabanın teybininde de avaz avaz Galatasaray marşı çalışıyor. Bunu gören Fenerbahçelilerin adeta sinirden gözleri döndü ve onlarca Fenerbahçe’li kızların arabasını tuzla buz etti. Bu olay yaşanırken bende o sokakta oturan bir arkadaşımın evindeydim. Arkadaşım da koyu Fenerli’dir.
“Yuh ya bu kadar da olmaz. Ne hale getirdiler arabayı.” Dediğimde arkadaşım şu yanıtı verdi.
“Burası Bağdat Caddesi hele de Fenerbahçe’nin derbiyi kaybetti. Kızlar kaşındılar.”
Sadece Galatasaray’ın ya da Fenerbahçe’nin değil Çarşı’lıların da böyle hatta bunlardan daha kötü vukuatları vardır eminim. Bu olaylardan sonra hem derbi maç öncesinde ve sonrasında Bağdat Caddesi’ne gitmeye korkuyorum hem de yeni araba aldığımda plakası manidar bir şey olur diye.
“Living with the others.” Bu her alanda zor, futbolda daha da zor. Fanatik olmak bazen çok da iyi bir şey değil. Beşiktaş’lı bir arkadaşım bir gün bana şöyle bir cümle kurmuştu: “Fanatiklik artık bana zarar veriyor.” Bu cümleyi kurmadan önceki maçta duvarları yumruklayıp ellerini kanatmıştı çünkü.
Fanatiktiğin sınırını aşınca ya kendine zarar veriyorsun ya da başka taraftarlara. Başkalarının düşüncelerine, sevdiği şeylere, bakış açılarına katılmasak da saygı duymayı bir gün hepimiz öğreneceğiz belki de ama futbol da bunu öğrenmemiz imkansız gibi görünüyor. Sadece saha da değil gündelik hayatta da bir şeyleri karşı taraf haline getirmeyi seviyoruz çünkü.
Yorumlar
Yorum Gönder